![]() |
Yılan Mermeri Sütunu |
Bu gün sizlere Selânik şehrinin en gizemli eserlerinden bir
tanesini tanıtacağım: Osmanlı döneminde bir mahalleye ismini vermiş olan Yılan
Mermeri Sütunu. Kentin mistik yönüyle bağdaştırılan bu enteresan yapıtın
tarihini incelerken, zamanda ve mekânda yolculuğa çıkmaya hazır olun…
1591 senesinde Venedik Senatosu, Lorenzo Bernardo nam şehir
sakini bir asilzadeyi özel bir misyonla Konstantiniyye’ye gitmek üzere
görevlendirdi. Konstantiniyye balyosu Girolamo Lippomano, devlet sırlarını
yabancılara ifşa etmekle suçlanıyordu ve gizlice tutuklanması emredilmişti.
Elbasan-Manastır-Selânik güzergâhını takip eden Lorenzo
Bernardo’ya Gabrielle Cavazza adındaki yaveri refakat etmekteydi. Selânik’e
vardıklarında takvim 28 Mayıs 1591 Salı gününü göstermekteydi. Şehre
varışlarını ve gezdikleri mekânları seyahat defterine kaydeden Cavazza şöyle
der:
“Bu mahallenin (Kamara diye adlandırıyor) biraz yukarısında
bir Türk’ün evinde dik, yekpare ve önemli büyüklüğe sahip, porfir taşından inşa
edilmiş bir sütun gördük. Bu taşın tepesinde eski zamanlarda şehir sakinlerinin
Tanrı olarak taptıkları bir yılanın bulunduğu söyleniyor.”
Gabrielle Cavazza’nın aktardıkları, bu gün Selânik şehrinde
hırpalanmış halde de olsa ayakta kalan önemli bir eserin tarihi hakkında inkâr
edilemez kanıtlar sunmaktadır. Söz konusu mermer taş, gövdesindeki çatlaktan
ötürü Yunanlıların “Yırtık Kaya” dedikleri Yılan Mermeri Sütunu’dur.
Bir zamanlar günümüzdeki genişletilmiş halinden çok daha dar
olan Agiou Dimitriou Caddesi’nin tam ortasında yer alan sütun, 3,5 metre
uzunluğa sahiptir. Fotoğraflarda tespit edebildiğimiz ve 1978’de görülen
biçimde yer altına gömülen 6 basamaklı zemini ise 1,60 metre yükseklikteydi.
Zaman içinde tahrip edilerek ilk görünümünü yitiren Yılan
Mermeri Sütunu, aynı cadde üzerinde bulunan elektrik İdaresi binasının önünde
yer alır. Eserin tarihini tetkiki zorlaştıran, kaynak eksikliğidir. Kimi
tarihçilere göre Helenistik döneme, kimilerine göre ise 4 ilâ 6. yüzyıllara
aittir.
Sur içi Selânik’in kuzeybatısında bulunan sütun, 1906
yılında Yeni Kapı ismi verilen büyük caddenin ikiye böldüğü Yılan Mermeri Mahallesi’nin
tam merkezinde yer alıyordu. Günümüzdeki adıyla Agiou Dimitriou Caddesi, o
dönem de şehrin ana arterlerinden birini teşkil etmekteydi.
Bir iddiaya göre Yılan Mermeri Sütunu, zirvesinde meçhul bir
imparatora ait büstün veya heykelin yer aldığı, gerçekte daha yüksek bir
kolondan arda kalan parçadır. Roma imparatorlarının özellikle İstanbul’daki
geniş meydanlara bu tip abidevî sütun ve heykeller diktirdikleri bir vakadır.
Bir zamanlar var olması muhtemel imparator büstü veya heykeliyle
birlikte Yılan Mermeri Sütunu’nun toplam yüksekliğinin 15-16 metreyi bulduğu
var sayılmaktadır. 1975 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazılar esnasında
hazırlanan bu rölövede, eserin 6 basamaktan oluşan zemini çizilmiş.
Yılan Mermeri Sütunu, Roma İmparatorluğu döneminde burada
var olduğu bilinen kamu binalarının bir parçası olarak inşa edilmiş olmalıdır. Bu
kesimde ve ona yakın mahalde yapılan kazılar sonucu Helenistik döneme ait
tapınak kalıntıları ve bir Roma hamamı gün yüzüne çıkarılmıştır.
Cavazza’nın sütunun zirvesinde yer aldığını aktardığı yılan
veya var olduğu tahmin edilen bir büst veya heykel kanıtlanamamış iki
varsayımdır. Dolayısıyla sütunun ilk hali ve işlevi hakkında tahminden öteye
gidecek bulgulara sahip değiliz. Pagan inancı ile ilişkilendirilebilir.
Osmanlı döneminde ve sonrasında sütunun bir dizi şehir
efsanesinin odağı olduğu Gabrielle Cavazza’nın aktardıklarından da
devşirilebilir. Mermer sütununun etrafında düzülen bu masallar, Osmanlı
hakimiyeti sonrasında ağızdan ağıza dolaşarak şehir sakinleri arasında
yaşatılmaktaydı.
Geç saatlere kadar sokakta oynayan haşarı çocuklarını eve
çağırmak isteyen anneler, çocuklarına geceleri sütundan yılanların fışkırdığını
söylermiş. Şehir efsaneleri, bir ölçüde eser hakkında az şeyin bilinmesinden
kaynaklanıyor. Sütun ve mahalle ile ilgili somut bilgiler aktarayım.
Yunanlıların sonradan “Yılanlar Meydanı” dedikleri ve bu gün
sadece yukarıda bahsedilen caddenin yer aldığı alan, asırlar süren Osmanlı
hakimiyeti boyunca çevresi ahşap konaklar ve evlerle donatılmış, Arnavut
kaldırımı döşeli, tipik bir Osmanlı mahallesiydi.
Mahallenin ismi, kaynaklarda Yılan Mermeri ve Üç Yumurta
olarak geçmektedir. İlk ismin nereden geldiği aşıkârdır. Peki ya ikinci isim? Bu
garip adın kaynağı, Yılan Mermeri Sütunu’nun batısında yer alan ve yukarıdakine
benzer fotoğraflar sayesinde tespit edilebilen bir detayda gizlidir.
Yeni Kapı caddesi üzerinde üstü kiremit döşeli,yolun iki
yakasındaki evleri birleştiren ve kapalı bir köprüyü andıran ilginç bir yapı
bulunmaktaydı.Solda ve sağda iki dik ve merkezde yassı olmak üzere toplamda 3
yumurta şeklinin içine doğadan manzaralar resmedilmişti.
Bu gün yıkılmış olan Üç Yumurta’da olağan doğa tasvirleri, ağaçlar,
dağlar ve göller çizilmiş. Cennet bahçelerinin resmedilmesi olarak da
yorumlanabilir. Osmanlı kentlerinde başkaca örnekleri var mıdır? Mahallenin bir
üçüncü ismi daha varmış; eklemiş olalım: “Çingene mahallesi.”
Yusuf Paşa Camisi, 1917’de yanan ve mahallenin camisi
konumudaki ecdâd eserlerimizden. Muhitin şekillendiği 16. yüzyıl başında ismi
Hacı Musa Camisi olarak geçiyor. Bu tarihte adı geçen bani Hacı Musa’nın kim
olduğu konusunda yapacağımız bir araştırma bizi şu bilgilere götürmektedir:
Heath Lowry’nin Evrenos ailesinin şeceresini yayınladığı çok
önemli bir eseri var. Bu eseri dikkatli bir şekilde incelediğimizde, Evrenos
ailesine mensup birçok zatın 1430 fethinden sonra Selânik Sancak Beyliği
yaptığı bilgisini elde ediyoruz.
Bu kişiler arasında Gazi Evrenos Bey’in torununun oğlu olan
Musa Beğ’in ismi de geçmektedir. Sancak Beyliği yapanlar arasında mıdır,
bilinmiyor. Vakfına kayıtlı bulunan caminin banisi olarak görünen Hacı Musa’nın
(16. yüzyıl başı tahriri) Evrenos ailesinin bir üyesi olduğu söylenebilir.
Selânik’in Evrenos ailesi için önemi sıkça bahsedeceğimiz
bir konu olacak. İncelediğimiz bu konu da aile için apayrı bir önemi haiz. Evrenos
ailesinin Yılan Mermeri Mahallesi ile özel bir bağı vardı. Üsküp doğumlu
şairimiz Yahya Kemal Beyatlı, hatıratında şunları yazıyor:
“Evrenoslar’ın Selânik’te Yılan Mermeri denilen yerde
malikâneleri vardı. Büyük aile idiler. Harap bir evleri, geniş fakat harap
bahçeleri vardı.” Evrenos ailesinin fetih yıllarından itibaren Selânik şehri
içinde ve dışında aile vakfına ait birçok mülke sahip olduğu bilinmektedir.
Aile efradından kişilerin mütevelli olarak yönettiği bu
mülkler, asırlar boyunca önemli zenginlik ve gelir kaynağı teşkil etmişti. Hatta
mübadele sırasında -çok ve değerli olmaları bakımından- taşınmazların
statüsünün önemli bir sorun haline geldiği de bilinir.
Bu vesileyle Evrenos ailesine mensup, ismini bilmediğimiz
fertlerin Yılan Mermeri Mahallesi’ndeki malikânede ikamet ettiklerini
öğreniyoruz. Mahalle ile ilgili ilginç bir bilgi daha vereyim: İleride
Sabetayizm’in kolu olarak Selânik'te faaliyetlerine devam eden Yakubîleri
göreceğiz.
Detaya girmeden Yılan Mermeri Mahallesi’nde bir zamanlar
Yakubîlere ait bir saadethanenin bulunduğunu aktarayım. Κaynaklara göre bir
cemaat evi olan bu saadethanede Yakubîlerin lideri olan Yakup Çelebi, yasak
olmasına rağmen Sabetaycı bir çifti boşamıştı.
Sonuç olarak Osmanlı döneminde Yılan Mermeri muhitinin ismi,
dönmelerle de anılmaktaydı. Saadethane ise büyük bir gizlilik içinde bir tür
cemaat mahkemesi olarak kullanılıyormuş. Selânik’te kaldığı süre zarfında
Sabetay Sevi’nin de bu evde yaşadığı rivayet olunur. Gerçek mi, bilinmez.
Birkaç detay daha vereyim: Fotoğraf ve kartpostallarda
Osmanlı yıllarında sütundan sokağa doğru sarkan, sonradan eklenmiş bir demir
üzerinde asılı olan ve sokağı aydınlatan bir gece feneri görülür. Dikkatle
bakılırsa, sütunun üzerindeki demirin ucunda bir ay yıldız da görülecektir.
Bu arada yukarıda bahsettiğim Hacı Musa Camisi, daha
sonraki tahrirlerde Yusuf Paşa Camisi adını almış. Yeniden yaptırıldığı
anlaşılıyor. 1916’da şehri bombalayan Alman LZ-85 Zeplin’inin bombardımanı
sırasında hasar görmüş. 4 odası yerle bir olan camide halktan can kayıpları da
olmuş.
Cami ve topyekûn mahalle 1917 yangınında kül oldu. Yangından
geriye yalnızca 6 basamaklı zeminiyle Yılan Mermeri Sütunu kalmıştı. Bu muhitte
tahrip olan eserler arasında sütunun güneyinde yer alan ve binek hayvanlarının
su içtiği minik bir şadırvanı da zikretmeden geçmeyelim.
Zamanla toprak altında kalan 6 basamaklı zemin, 1975 yılında
yapılan cadde genişletme çalışmaları sırasında yapılan kazılarda ortaya
çıkarılmış. Aynı çalışmalar çerçevesinde yol genişletilebilsin diye 3 yıl sonra
sütunun zemini 5 metre kuzeye kaydırılmış ve üzeri tekrardan örtülmüş.
Yılan Mermeri, 1917 yangınını atlattıktan sonra bir de 60’lı,
70’li yılların betonlaşma furyası ve 1978 depreminden kurtulmayı başarmış. Bugün
esere ziyaretçi çekebilmek adına birtakım çevre düzenlemeleri yapılmaktadır. Sütunun
üzerinde oluşan çatlaktan dolayı “Yırtık Kaya” da denir.
Osmanlı dönemi Selânik’inin Türk mahallelerinin sadece bir
tekini teşkil eden Yılan Mermeri muhitinin tarihine ve burada bir zamanlar var
olan eserlerin akıbetine tekrar değineceğiz. İsmi bir efsaneyle anılan mermer
sütunun gizeminden bu gün arda kalan pek bir şey yok.
Yine de bu günkü haliyle görmek isteyenler için Yılan
Mermeri Sütunu’nun Selânik’te, Agiou Dimitriou Caddesi 37 numarada olduğunu
belirtelim. Ekteki Yılan Mermeri mahallesi fotoğrafı, 1904’te Belçikalı yazar
Albert T'Serstevens tarafından çekilmiş.
Paylaşım: Tevârih-i Selânik (@tevarihiselanik)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder