1 Nisan 2018 Pazar

Selânik’in gizemli eseri Yılan Mermeri Sütunu

Yılan Mermeri Sütunu
Bu gün sizlere Selânik şehrinin en gizemli eserlerinden bir tanesini tanıtacağım: Osmanlı döneminde bir mahalleye ismini vermiş olan Yılan Mermeri Sütunu. Kentin mistik yönüyle bağdaştırılan bu enteresan yapıtın tarihini incelerken, zamanda ve mekânda yolculuğa çıkmaya hazır olun…

1591 senesinde Venedik Senatosu, Lorenzo Bernardo nam şehir sakini bir asilzadeyi özel bir misyonla Konstantiniyye’ye gitmek üzere görevlendirdi. Konstantiniyye balyosu Girolamo Lippomano, devlet sırlarını yabancılara ifşa etmekle suçlanıyordu ve gizlice tutuklanması emredilmişti.

Elbasan-Manastır-Selânik güzergâhını takip eden Lorenzo Bernardo’ya Gabrielle Cavazza adındaki yaveri refakat etmekteydi. Selânik’e vardıklarında takvim 28 Mayıs 1591 Salı gününü göstermekteydi. Şehre varışlarını ve gezdikleri mekânları seyahat defterine kaydeden Cavazza şöyle der:

“Bu mahallenin (Kamara diye adlandırıyor) biraz yukarısında bir Türk’ün evinde dik, yekpare ve önemli büyüklüğe sahip, porfir taşından inşa edilmiş bir sütun gördük. Bu taşın tepesinde eski zamanlarda şehir sakinlerinin Tanrı olarak taptıkları bir yılanın bulunduğu söyleniyor.”

Gabrielle Cavazza’nın aktardıkları, bu gün Selânik şehrinde hırpalanmış halde de olsa ayakta kalan önemli bir eserin tarihi hakkında inkâr edilemez kanıtlar sunmaktadır. Söz konusu mermer taş, gövdesindeki çatlaktan ötürü Yunanlıların “Yırtık Kaya” dedikleri Yılan Mermeri Sütunu’dur.

Bir zamanlar günümüzdeki genişletilmiş halinden çok daha dar olan Agiou Dimitriou Caddesi’nin tam ortasında yer alan sütun, 3,5 metre uzunluğa sahiptir. Fotoğraflarda tespit edebildiğimiz ve 1978’de görülen biçimde yer altına gömülen 6 basamaklı zemini ise 1,60 metre yükseklikteydi.

Zaman içinde tahrip edilerek ilk görünümünü yitiren Yılan Mermeri Sütunu, aynı cadde üzerinde bulunan elektrik İdaresi binasının önünde yer alır. Eserin tarihini tetkiki zorlaştıran, kaynak eksikliğidir. Kimi tarihçilere göre Helenistik döneme, kimilerine göre ise 4 ilâ 6. yüzyıllara aittir.

Sur içi Selânik’in kuzeybatısında bulunan sütun, 1906 yılında Yeni Kapı ismi verilen büyük caddenin ikiye böldüğü Yılan Mermeri Mahallesi’nin tam merkezinde yer alıyordu. Günümüzdeki adıyla Agiou Dimitriou Caddesi, o dönem de şehrin ana arterlerinden birini teşkil etmekteydi.


Bir iddiaya göre Yılan Mermeri Sütunu, zirvesinde meçhul bir imparatora ait büstün veya heykelin yer aldığı, gerçekte daha yüksek bir kolondan arda kalan parçadır. Roma imparatorlarının özellikle İstanbul’daki geniş meydanlara bu tip abidevî sütun ve heykeller diktirdikleri bir vakadır.

Bir zamanlar var olması muhtemel imparator büstü veya heykeliyle birlikte Yılan Mermeri Sütunu’nun toplam yüksekliğinin 15-16 metreyi bulduğu var sayılmaktadır. 1975 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazılar esnasında hazırlanan bu rölövede, eserin 6 basamaktan oluşan zemini çizilmiş.

Yılan Mermeri Sütunu, Roma İmparatorluğu döneminde burada var olduğu bilinen kamu binalarının bir parçası olarak inşa edilmiş olmalıdır. Bu kesimde ve ona yakın mahalde yapılan kazılar sonucu Helenistik döneme ait tapınak kalıntıları ve bir Roma hamamı gün yüzüne çıkarılmıştır.

Cavazza’nın sütunun zirvesinde yer aldığını aktardığı yılan veya var olduğu tahmin edilen bir büst veya heykel kanıtlanamamış iki varsayımdır. Dolayısıyla sütunun ilk hali ve işlevi hakkında tahminden öteye gidecek bulgulara sahip değiliz. Pagan inancı ile ilişkilendirilebilir.

Osmanlı döneminde ve sonrasında sütunun bir dizi şehir efsanesinin odağı olduğu Gabrielle Cavazza’nın aktardıklarından da devşirilebilir. Mermer sütununun etrafında düzülen bu masallar, Osmanlı hakimiyeti sonrasında ağızdan ağıza dolaşarak şehir sakinleri arasında yaşatılmaktaydı.

Geç saatlere kadar sokakta oynayan haşarı çocuklarını eve çağırmak isteyen anneler, çocuklarına geceleri sütundan yılanların fışkırdığını söylermiş. Şehir efsaneleri, bir ölçüde eser hakkında az şeyin bilinmesinden kaynaklanıyor. Sütun ve mahalle ile ilgili somut bilgiler aktarayım.

Yunanlıların sonradan “Yılanlar Meydanı” dedikleri ve bu gün sadece yukarıda bahsedilen caddenin yer aldığı alan, asırlar süren Osmanlı hakimiyeti boyunca çevresi ahşap konaklar ve evlerle donatılmış, Arnavut kaldırımı döşeli, tipik bir Osmanlı mahallesiydi.


Mahallenin ismi, kaynaklarda Yılan Mermeri ve Üç Yumurta olarak geçmektedir. İlk ismin nereden geldiği aşıkârdır. Peki ya ikinci isim? Bu garip adın kaynağı, Yılan Mermeri Sütunu’nun batısında yer alan ve yukarıdakine benzer fotoğraflar sayesinde tespit edilebilen bir detayda gizlidir.

Yeni Kapı caddesi üzerinde üstü kiremit döşeli,yolun iki yakasındaki evleri birleştiren ve kapalı bir köprüyü andıran ilginç bir yapı bulunmaktaydı.Solda ve sağda iki dik ve merkezde yassı olmak üzere toplamda 3 yumurta şeklinin içine doğadan manzaralar resmedilmişti.

Bu gün yıkılmış olan Üç Yumurta’da olağan doğa tasvirleri, ağaçlar, dağlar ve göller çizilmiş. Cennet bahçelerinin resmedilmesi olarak da yorumlanabilir. Osmanlı kentlerinde başkaca örnekleri var mıdır? Mahallenin bir üçüncü ismi daha varmış; eklemiş olalım: “Çingene mahallesi.”

Yusuf Paşa Camisi, 1917’de yanan ve mahallenin camisi konumudaki ecdâd eserlerimizden. Muhitin şekillendiği 16. yüzyıl başında ismi Hacı Musa Camisi olarak geçiyor. Bu tarihte adı geçen bani Hacı Musa’nın kim olduğu konusunda yapacağımız bir araştırma bizi şu bilgilere götürmektedir:

Heath Lowry’nin Evrenos ailesinin şeceresini yayınladığı çok önemli bir eseri var. Bu eseri dikkatli bir şekilde incelediğimizde, Evrenos ailesine mensup birçok zatın 1430 fethinden sonra Selânik Sancak Beyliği yaptığı bilgisini elde ediyoruz.

Bu kişiler arasında Gazi Evrenos Bey’in torununun oğlu olan Musa Beğ’in ismi de geçmektedir. Sancak Beyliği yapanlar arasında mıdır, bilinmiyor. Vakfına kayıtlı bulunan caminin banisi olarak görünen Hacı Musa’nın (16. yüzyıl başı tahriri) Evrenos ailesinin bir üyesi olduğu söylenebilir.
Selânik’in Evrenos ailesi için önemi sıkça bahsedeceğimiz bir konu olacak. İncelediğimiz bu konu da aile için apayrı bir önemi haiz. Evrenos ailesinin Yılan Mermeri Mahallesi ile özel bir bağı vardı. Üsküp doğumlu şairimiz Yahya Kemal Beyatlı, hatıratında şunları yazıyor:


“Evrenoslar’ın Selânik’te Yılan Mermeri denilen yerde malikâneleri vardı. Büyük aile idiler. Harap bir evleri, geniş fakat harap bahçeleri vardı.” Evrenos ailesinin fetih yıllarından itibaren Selânik şehri içinde ve dışında aile vakfına ait birçok mülke sahip olduğu bilinmektedir.

Aile efradından kişilerin mütevelli olarak yönettiği bu mülkler, asırlar boyunca önemli zenginlik ve gelir kaynağı teşkil etmişti. Hatta mübadele sırasında -çok ve değerli olmaları bakımından- taşınmazların statüsünün önemli bir sorun haline geldiği de bilinir.

Bu vesileyle Evrenos ailesine mensup, ismini bilmediğimiz fertlerin Yılan Mermeri Mahallesi’ndeki malikânede ikamet ettiklerini öğreniyoruz. Mahalle ile ilgili ilginç bir bilgi daha vereyim: İleride Sabetayizm’in kolu olarak Selânik'te faaliyetlerine devam eden Yakubîleri göreceğiz.

Detaya girmeden Yılan Mermeri Mahallesi’nde bir zamanlar Yakubîlere ait bir saadethanenin bulunduğunu aktarayım. Κaynaklara göre bir cemaat evi olan bu saadethanede Yakubîlerin lideri olan Yakup Çelebi, yasak olmasına rağmen Sabetaycı bir çifti boşamıştı.


Sonuç olarak Osmanlı döneminde Yılan Mermeri muhitinin ismi, dönmelerle de anılmaktaydı. Saadethane ise büyük bir gizlilik içinde bir tür cemaat mahkemesi olarak kullanılıyormuş. Selânik’te kaldığı süre zarfında Sabetay Sevi’nin de bu evde yaşadığı rivayet olunur. Gerçek mi, bilinmez.

Birkaç detay daha vereyim: Fotoğraf ve kartpostallarda Osmanlı yıllarında sütundan sokağa doğru sarkan, sonradan eklenmiş bir demir üzerinde asılı olan ve sokağı aydınlatan bir gece feneri görülür. Dikkatle bakılırsa, sütunun üzerindeki demirin ucunda bir ay yıldız da görülecektir.


Bu arada yukarıda bahsettiğim Hacı Musa Camisi, daha sonraki tahrirlerde Yusuf Paşa Camisi adını almış. Yeniden yaptırıldığı anlaşılıyor. 1916’da şehri bombalayan Alman LZ-85 Zeplin’inin bombardımanı sırasında hasar görmüş. 4 odası yerle bir olan camide halktan can kayıpları da olmuş.

Cami ve topyekûn mahalle 1917 yangınında kül oldu. Yangından geriye yalnızca 6 basamaklı zeminiyle Yılan Mermeri Sütunu kalmıştı. Bu muhitte tahrip olan eserler arasında sütunun güneyinde yer alan ve binek hayvanlarının su içtiği minik bir şadırvanı da zikretmeden geçmeyelim.


Zamanla toprak altında kalan 6 basamaklı zemin, 1975 yılında yapılan cadde genişletme çalışmaları sırasında yapılan kazılarda ortaya çıkarılmış. Aynı çalışmalar çerçevesinde yol genişletilebilsin diye 3 yıl sonra sütunun zemini 5 metre kuzeye kaydırılmış ve üzeri tekrardan örtülmüş.

Yılan Mermeri, 1917 yangınını atlattıktan sonra bir de 60’lı, 70’li yılların betonlaşma furyası ve 1978 depreminden kurtulmayı başarmış. Bugün esere ziyaretçi çekebilmek adına birtakım çevre düzenlemeleri yapılmaktadır. Sütunun üzerinde oluşan çatlaktan dolayı “Yırtık Kaya” da denir.


Osmanlı dönemi Selânik’inin Türk mahallelerinin sadece bir tekini teşkil eden Yılan Mermeri muhitinin tarihine ve burada bir zamanlar var olan eserlerin akıbetine tekrar değineceğiz. İsmi bir efsaneyle anılan mermer sütunun gizeminden bu gün arda kalan pek bir şey yok.

Yine de bu günkü haliyle görmek isteyenler için Yılan Mermeri Sütunu’nun Selânik’te, Agiou Dimitriou Caddesi 37 numarada olduğunu belirtelim. Ekteki Yılan Mermeri mahallesi fotoğrafı, 1904’te Belçikalı yazar Albert T'Serstevens tarafından çekilmiş.


Paylaşım: Tevârih-i Selânik (@tevarihiselanik)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder